Robert Harris Hayalet Yazar çev. Esat Ören Altın Kitaplar Yayınevi, 2010, 335 s. |
“Hayalet yazar” temasının, daha en başta, ayrıntılara girilmeden dahi oldukça ilgi çekici bir yanı var; bir yazarın, bir senaristin, bir yönetmenin vd çok farklı noktalara çekebileceği bir esnekliğe sahip olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Britanyalı gazeteci yazar Robert Harris ise bu temayı, bir politik-gerilim atmosferi yaratmak için kullanmış.
Bir hayalet yazar olarak, eski İngiltere başbakanı Adam Lang’ın otobiyografisini yazan Mike McAra’nın hayatını kaybetmesinin ardından, kitabı tamamlayacak bir başka hayalet yazara ihtiyaç duyulmasıyla, daha önce çok satan otobiyografilere “imza atmış” olan kahramanımıza başvurulur (kahramanımızın adı roman boyunca hiçbir yerde geçmiyor, gerekçesini en sonda anlıyoruz – merkezinde bir hayalet yazarın yer aldığı bir romanda kahramanın adının geçmemesi, Robert Harris’in hikâyeyi bu şekilde kurgulaması dikkate değer). Teklifi kabul eden hayalet yazarımız, kitap üzerinde çalışmak üzere eski İngiltere başbakanının Amerika’daki sayfiye evine gider. Önerilen ücret bir hayli tatmin edicidir, her zaman profesyonelliği ön planda tutmuş hayalet yazarımız için bulunmaz bir fırsattır; ancak, Mike McAra’nın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiş olması, kitabın taslağının korunması için alınan aşırı tedbirler, yakın çevresinin dahi tam olarak tanıyamadığı, sır küpü bir eski başbakan portresi bir şeylerin ters gittiğinin işaretleridir. Tam da bu sırada eski başbakan hakkında savaş suçları soruşturması açılacağı haberleri yayılınca, hayalet yazarımız bir anda kendini hiç tanımadığı bir dünya içinde bulur. Her ne kadar, “Ben onun hayalet yazarıyım, araştırmacı gazeteci falan değilim. Olanlar hakkındaki gerçeği açıklamak isterse, ona yardım ederim. İstemezse... sorun değil. Etik bakımdan ben tarafsızım,” (s. 213) düşüncesini taşıyorsa da; “merak çok kuvvetli bir insan güdüsüdür, seks ve açgözlülüğün biraz altında kalır, kabul ama, fedakârlıktan da çok önce gelir – ben de sadece merak ediyordum.” (s. 171)
Hayalet Yazar romanı beyazperdeye de uyarlandı. Yönetmenliğini Roman Polanski’nin üstlendiği –Berlin Film Festivalinde Polanski’ye Gümüş Ayı Ödülü kazandıran– bu yapımda Ewan McGregor, Pierce Brosnan, James Belushi, Tom Wilkinson, Eli Wallach gibi isimler de yer alıyor. (Son bir not olarak; Robert Harris’in eski başbakan Tony Blair ile ilişkisi düşünüldüğünde, kuşkusuz romanının farklı bir boyutu olduğunu da göz ardı etmemek gerek...)
Tim O’Brien Taşıdıkları Şeyler çev. Avi Pardo Siren Yayınları, 2010, 219 s. |
Bir dönem Amerika merkezli kitapların, romanların, çoğunlukla da filmlerin vazgeçilmez konusu Vietnam Savaşını anlatan bir roman Taşıdıkları Şeyler. Şimdilerde, değişen koşullar nedeniyle “malum” konulara ağırlık verilmesi düşünüldüğünde, bu bakış açısıyla yaklaşıldığında belki “eski” ya da yayımlanmasında “geç kalınmış” bir roman olarak nitelendirilebilir; ama her ne kadar zamanında bu konuyla ilgili çokça şey okumuş ya da izlemiş olursak olalım, “iyi” örneklere her zaman yer ayrılabilir. Taşıdıkları Şeyler bir roman, bir “kurgu eser” belki ama Tim O’Brien’la ilgili, kitabın yazar bilgisi bölümündeki şu ifadeler de hatırlanmalı: “Macalaster Koleji’nden mezun olduğu 1968 senesinde Vietnam’da savaşa çağrıldı. Pek çok arkadaşının aksine görevini tamamlayarak geri dönen O’Brien, Harvard Üniversitesi’nde eğitimine devam etti...”
Juan Gabriel Vásquez Costaguana’nın Gizli Tarihi çev. Süleyman Doğru Everest Yayınları, 2010, 299 s. |
“Ünlü bir romancıyla sürgünde yaşayan yoksul ve sıradan bir Kolombiyalı arasında ne tür bir ortak nokta olabilir ki?” Buradaki “ünlü bir romancı” olarak nitelendirilen kişi Joseph Conrad. Conrad ve onun gerilim ve şiddet dolu bir hikâye anlattığı romanı Nostromo’yu ele alan, onları birer karaktere dönüştüren bir eser Vásquez’in romanı. “Kolombiyalı José Altamirano, adını hatırlamak bile istemediği bir Karayip ülkesinden yeni gelmiştir. Bu sırada Joseph Conrad, sonunda Nostromo adını alacak yeni romanını yazmaya çabalamaktadır. Peşinden suçluluk ve pişmanlık duygularını sürükleyen Altamirano, bir insanın ve bir ülkenin başına gelebilecek en korkunç şeylere tanık olmuştur. Conrad’ınsa, Güney Amerika’da Costaguana Cumhuriyeti adını verdiği hayali bir ülkede geçen öyküsünü tamamlayabilmesi için o bölgeden gelen birinin yardımına ihtiyacı vardır.” İşte, bu iki “farklı dünyaların insanını” bir araya getiren ortak nokta...
Joseph Conrad Talih çev. Nilgün Şarman Kırmızı Yayınları, 2010, 483 s. |
Talih, Joseph Conrad’ın Nostromo’dan yaklaşık on yıl sonra, 1913 yılında kaleme aldığı bir roman... Talih romanını Joseph Conrad’ın diğer eserlerinden ayıran belki de en önemli özelliği, bir kadın karakter üzerinde odaklanmış olması. Romanda Flora de Barral’ın yaşamöyküsü, yaşamının farklı dönemleri anlatılıyor ve elbette kitabın isminden de anlaşılacağı gibi bu anlatı “talih” kavramı çerçevesinde yol alıyor. Joseph Conrad, kitabın önsözünde “talih”le ilgili görüşünü şu şekilde dile getirmiş: “Talihin gücü çok büyüktür; karşı konulması olanaksızdır ama kendini çoğunlukla, insanoğlunun sahici ya da aldatıcı büyüsü gibi, kırılgan biçimlere bürünerek ortaya koyar.”